İyi dostlar biriktiremedim belki ama aileme birini kazandırdım diyebilirim gönül rahatlığıyla.
Çoğu insanın sahip olduğu, yaşantısının en güzel anlarını beraber geçirdim dediği mahalleden arkadaşı vardır. Ben istisna olanlardanım. Çünkü, sakinliği ve ıssızlığıyla sadece ve sadece emekli edebiyat öğretmenlerine hitap eden bir semtte, dadaşkentte doğup büyüdüm. Oturduğumuz evin çevresinde hiç yapı olmaması sebebiyle mahalle kültürü, arkadaşlığı neymiş tatmadan okula başladım. Ergenlik dönemimde yani orta okulda farklı bir semtte okumaya başladım. Çok kalite arkadaşlarım oldu ancak liseye geçince hepsiyle muhabbetimiz kesildi. Şanslıyım ki lise yıllarım da yalnızlık çekmedim. Onlarca arkadaşım oldu beraber yaşadığımız eşsiz güzellikte anılarımız... Lise bitince geçmişteki gibi muhabbetimiz kesilmedi onlarla ancak hayat herkese yeni bir yol çizdiği için çevremdekiler yakınım oldu arkadaşlar tanıdık.
İnsan 18 yaşını tadınca karakteri oturmuş oluyor ve artık hayatına birisini almak bir hayli zorlaşıyor en azından benim açımdan bu bir hayli zor oldu. Üniversitemden 1 kişiyle bile samimi olamadım bugüne kadar ki bölümüm mimarlık olmasına rağmen. Ne alakası var diyecek olursanız her dönem farklı bir 10 kişilik proje grubuna düşüyorsunuz ve 4 yılda en az bir kere birisiyle grup çalışması yapmış oluyorsunuz. Tam da bu yalnızlık buhranı yaşarken, okulumdan nefret etme aşamasında bir şey oldu. Hayat tesadüflerle dolu hepimiz bunu hayatımızdan bir kez tatmışızdır. Hiç ummadığımız bir anda hiç ummadığımı birisi gelip hayatımızın merkezine yerleşebiliyor ve bütün bu olay senin kontrolün dışında gerçekleşiyor. Adını duyunca sinirden ellerimin titrediği, kavga etmek için İstanbul’dan Ankara’ya gitme hayali kurdurtan birisi gelip senin ailenden birisi olabiliyor.
Normalde bu yazıları ınstagramda, yakın zamanda çekilmiş bir tbt'nin açıklaması olarak paylaşılıyor ancak bizim mabedimiz burası olduğu için siz burada görüyorsunuz. Bugün dünyaya gelme şerefinin 21. senesine binaen yazıyorum bu yazıyı. Bizi tanıyan twitterda takip eden hemen hemen herkes bir kere bu soruları sormuştur : “Kim la bu Emin Durukal, kimin arkadaşı ? “ İşte bu yazı onun hikayesi
Üniversiteye adım atıp ilk gurbetimi yaşadıktan sonra memlekete döndüğümde inanılmaz bir özgüvene sahiptim. Bu hissi benim gibi yaşayan birçok insan vardır. Sanki şehir sana ellerini açmış gelmeni bekliyormuş gibi hissediyorsun. Tanıdığın tüm arkadaşlarınla hasret gidermek için buluşuyorsun. Eski günlerden konular açılıyor biri bitmeden ötekisi başlıyor gülme krizlerinin. Tarih 2017 Ocak ayı Emin’in benim gibi Erzurum'a geldiğini duymuştum. Ama bir gariplik vardı Emin Ankara’da okuyordu evi de Ankara’daydı. Gelmesinde ki tek neden arkadaşlarıydı. Ortak bir iki arkadaşımız olduğundan ne zaman gelip nerede kalacağını ne zaman gideceğinden haberdar olabiliyordum.
Evinde olmanın verdiği güvenle twitterdan bulunduğumuz mekana çağırıyor ertesi gün cevap vermeyince “ Niye yazmıyorsun küs müyüz “ yazabiliyorduk. Artık tanışma vakti gelmişti. Normalde Erzurum’da kimin koyduğu bilinmedik bir kuralla şu şekilde gerçekleşir bu olaylar. Telefon numarası, aranan kişinin haberi olacak şekilde çevreye sordurulur korku oluşması sağlanır. Akabinde görüşme gerçekleşir normalde konuşmadığın kadar şive ve “gardaşım” hitabı kullanılır Erzincankapı’ya davet edilir kavga olacaksa çay içildikten sonra arka mahallede olan olur. Bizim hikayemiz de böyle başladı. Telefonunu sordurttum, onun haberi oldu. Benden önce davranıp beni aradı, hayırdır beni sorduruyormuşsun muhabbeti yaptı. Olabildiğince “kırılarak” ve İstanbul Türkçesiyle cevap verdim kendisiyle tanışmak için sabırsızlandığımı yarın arkadaşımın doğum günü için Erzincankapı’ya davet ettim. Anlayışlı çocuk Emin hemen ne hediye alıyım dedi ben de yarım kilo tulumbanı al gel dedim. Ertesi gün yürek yermişçesine yanımıza geldi hem de tek başına. Bizim çocukların hepsine 15 yıllık arkadaşımmış gibi tanıtıyor saygı duymalarını istiyordum.2 3 saat sohbet sonrasında kanım çok kaynamıştı, kızların neden benim yerime onu tercih ettiğine anlam vermiştim. Daha çok vakit geçirmek istiyordum. Nerede kalacağını sorunca arkadaşta, dedi. Çevremiz geniş isim ver deyince gerçekten de tanıdık birini söyledi. Yarın görüşmek üzere ayrıldık. Gece saat 12 de kalbime doğmuş olacak ki “ Nerdesen la “ diye samimi bir mesaj attım. Öğretmen evindeyim cevabını okuyunca başımdan kaynar sular döküldü. Arkadaşın evi müsait olmadığı için oraya geçmiş. Beni niye aramadın diyerek güzel bir fırça kaydıktan sonra Erzurum’da ki seyahatinin bundan sonra benimle geçeceğini söyledim. Ertesi gün sabahtan akşama kadar Erzurum’da yapılabilecek ne varsa beraber yaptık. Misafir bizim baş tacımızdır elinin cebine gitmesi küfür olarak sayılır babamızdan böyle gördük. Her hesap sonrası mahcubiyeti yüzünden belli olacak şekilde böyle olmaz dese de izin vermedik şakasına 2 hafta sonra da ben Ankara’ya gelicem orada cebimde cüzdan taşıyacağımı mı sanıyorsun diyerek rahatlattım.
Akşam olmuş evimde misafirsin bugün diyerek daha 12 saat önce tanıştığım birini evime götürmüştüm. Aile efradıyla tanıştırırken liseden arkadaşım diye tanıtmış gözlerimizin içine bakarak kurgu yazmıştık. Sohbet sohbeti açmış muhabbetle demlenmiştik. Sabah ışığının penceremize vurmasıyla yatmıştık. Kahvaltı hazırlamak için uyanınca hemen ifşa fotoğrafını çekmiş kolundaki saati afırmıştım. Ertesi gün bize ayrılan sürenin sonuna gelmiştik, yolcu ettim garip bir hüzünle.3 hafta sonra ablamın bir işi sebebiyle Ankara’ya gitmek zorunda kaldık bu muazzam bir olaydı benim için. Emin ilk günden son güne kadar bizi ağırladı. Peste eline verip Vehip Atalay caddesinde sohbetlerimize devam etmiştik. Bir nevi ilişki yaşıyorduk ama bu aynı kanı taşımanın verdiği sevgiydi. Kardeşimin yanından ayrılırken tesbihimi vermiştim uzun süre karşılaşamayacağımız içime doğmuştu adeta benden bir anı bırakmak istemiştim. İstanbul’a döndükten sonra Emin hızlıca twitter sayesinde ortamımıza girdi Erzurum’da görmemiş ama muhabbetini duymuş olanlar bile sevdi. Çok garipti hayatları boyunca hiç görmeden, konuşmadan, tokalaşmadan lisede beraber okumuşçasına sahiplendiler.
Aradan 1 yıl geçit 17 ağustosta Amerika’ya gitmek üzere İstanbul’da bulunacaktı. Denk getiremedik, karşılaşamadık. Emin gitti, üzerinden hemen hemen 1.5 yıl geçti. Böyle olacağını bilsem imkansız ihtimalleri mümkün kılar bir sonraki karşılaşmamıza dek son bir kez sarılırdım.
Yalnızlık nedir, tek başına çok olmaya çalışırken yaşadığın çaresizlik ne kadar hazindir bildiğimden Emin’i belli aralıklarla aramaya başladım. En kısa telefon görüşmemiz saatleri deviriyordu. Hep aklımda Emin’in çok sevildiği kalmış olacak ki bir seferinde kaç kişiyle konuşuyorsun diye sorduğumda senden başka kimse aramıyor cevabı aldım günden sonra gelecekle ilgili kurduğum her hayalde Emin’e de yer verdim. İşte o uzun hikaye böyle kısa bir zaman aralığında yaşandı ve yazamadığım birçok eksiğiyle anlatılmaya çalışıldı. Yazının başında yazdığı gibi, İyi dostlar biriktiremedim belki ama aileme birini kazandırdım.
Doğum günün kutlu olsun Kardeşim, kardeşin Ali.
Commentaires