top of page
  • Yazarın fotoğrafıAli Tavlaşoğlu

22. Yaşıma Veda

Merhaba içimdeki çığlığı merak edip bunları okuyan zat, bu yazı üst kısımda bulunan Gemide filminin fon müziği eşliğinde yazıldı eğer hissettiklerimi sen de yaşamak istiyorsan, müzik eşliğinde okumanı öneririm keyifli okumalar..




Nasıl oluyor da vakit bir türlü geçmezken; yıllar hayatlar geçiyor?


Merhaba 23. yaşım,


Hayatıma hoş geldin. Seni doyasıya yaşayacak mıyım? Bilmiyorum. Hatta sana veda edebilecek miyim? Onu dahi bilmiyorum ama seninle kavuşma sevincimin ne denli büyük olduğu yüreğimde hissedebiliyorum.


Aslında kulağa hiç de hoş gelmiyor tının, "yirmi üç". Liseyi bitirdiğim; reşit olduğum, ilk kez oy kullanıp ehliyetimi aldığım bir on sekiz değilsin mesela ya da gençliğimin en güzel yılı, "yirmi bir"..


Büyümenin habercisi, ölüme atılan en son adımsın sen. Sana dair hiçbir hayalime ev sahipliğin yok. Değersizsin. Belki de bu yüzden sevdim seni; göz önünde olmayışın, arafta kalmışlığın yüzünden. Sevilmeye muhtaç olduğunu bildiğim için sevdim. Sana dair umutlarımı yeşertebilmek için kendime görev edindiğim yaşadığım yaşa veda edeceğim şimdi. Bugüne kadar twitlerle yapıyordum bunu ama sen farklısın en azından bana bunu inandırdın, umarım beni yanıltmazsın.


Twitter Yaş Günlüğü



18

18 yaşına girmekten daha çok dolu dolu geçirebilmekti benim için önemli olan. Peki başarabildin mi bunu derseniz, fazlasıyla.. Üniversite sınavlarına girerek o ağır yükü üstümden atmam; 15 Temmuzu yaşamam, tercihlerimle hayatıma yön vermem, üniversiteme kaydolmam, kalabalık ve bir o kadar güzel olan İstanbul'a ayak basmam, farklı bir ortama girmem, yeni arkadaşlar edinmem, ehliyetimi almam, rahatlıkla seyahat edebilmem, oy kullanabilmem, kendimi geliştirmem gerektiğinin farkına varabilmem ve daha fazlası.. Yaşadığım, anladığım, uyguladığım, hayalini kurduğum dopdolu bir yıl oldu. Tabi bunların yanında en önemlisi, hayatımı anlamlandıran bir insan oldu: yanımda olan benimle beraber bu anlarıma ve anılarıma  tanıklık eden.. Teşekkür ediyorum, kendinize iyi bakın..                                         
                                                             02.05.2017

20

Bir geleneği devam ettirip 20. yaşımı anlatmak istiyorum.                      
                                                           
Kazandığımdan daha çok kaybettim, her zaman ve her yerde. Tüm hikaye bundan ibaret. Geçmişe yönelik son sözüm: "Yaşanmadan geçen yıllar utansın."                                                     
                                                             02.05.2019


21

Bir gelenek haline gelen yaş değerlendirmesi..

Kutsal kitaplarda üzerine çokça yemin edilen kelimelerden biri de zamandır. Kalû Belâ’da verdiğimiz ahdin karşılığı olarak, yeniden dirileceğimizin habercisidir. Bir gün bitmek üzere, bir akış içerisinde geçmeye devam edecektir. Şüphesiz içinde bulunduğumuz yaşantımızın, “göz açıp kapayıncaya” kadar ki geçen sürede olmasının sebebi de budur. 

Geçen her zamandan sonra: bir daha bu dünyada göz açmamak üzere kırpmaya devam edeceğimin bilincini kavradığım yıl oldu bu yıl. Çünkü artık babamın sakallarındaki aklar yerine, aynada baktığım yüzdeki aklar beni düşündürüyordu.. Tam bunlar yaşanırken, dünya meşgalesinden sıyrılıp çıktığımız bir seyahatte yol, beni eşref vaktine götürmüştü. Yüreğimden gelenin, kalemime yansıması: beni aylar sonra yeni bir yolculukla tanıştıracaktı. Herkesin lanet ettiği bu yıl, gelecekte benim için ömrümün bir istisnası olarak anılacaktı. Çünkü ilk aylarında ömrüm boyunca unutamayacağım; dilimden şükrünü düşürmeyeceğim, kalbimden ferahlığını eksik etmeyeceğim bir ana tanıklık etmişti. 

Velhâsıl yaşım 22 ve ben kendimi affettim.                       
                                                             02.05.2020


22. Yaşıma


Ah benim ömrümden ömür götüren, dertli yaşım. Ne yapacağız biz seninle? Nasıl vedalaşacağız yaşattığın onca şeyden sonra? Kursağımda kalan hayallerimi, yarım kalan hikayelerimi, nasıl tamamlayacağız, kırılan dallarımı aleviyle kendini yakan yüreğimi nasıl sarıp sarmalayacağız?


Göz açıp kapatıncaya kadar geçmedin sen, zorluydun, bir o kadar da çileli. Öğrencilik hayatım seninle son buldu mesela.


"Gerçek" denilen hayata, güzel günlere diyerek seninleyken adım attım. Hatırlıyorsun değil mi o akşamı? Hani diploma projesini verdiğim gün üniversite kampüsünün yağmur kokusuyla hem hal olan çamlıklarında yürürken: "La Sinan, şimdi biz mezun olduk olmasına da neydecez oğlum" dedikten hemen sonra Ayhan Hoca'mın sanki beni duyup arayarak: "Yanıma gel evlat, çizilecek onlarca projemiz, yaşayacak günlerimiz, içecek dertlerimiz, sana öğreteceğim çok şey var.." demesiyle nasıl da havalara uçmuştum. "Güzel günlere" diyerek İstanbul'a gidişim nasıl da aceleyle olmuştu.


Gider gitmez teslim ettiğimiz İzmir Transfer Merkezi projesi, ardından Haliç Tershanesi nefes almadan başladığımız Taksim Meydanı, bir hafta sonrasında teslimi olan Bakırköy Meydanı projesi ne maceraydı be. Her gün bitmek tükenmek bilmeyen bir aşkla, sabah 6'da kalkıp ofisin yolunu tutmak, bıkmadan usanmadan saatlerce çalışmak ne zevkliydi. Gece 2'de ofisin kapısını kapatıp Hocayla biraz daha muhabbet edebilmek için arabayı yavaş sürdüğüm zamanlar nasıl anlatılabilir ki bilemiyorum..


Tüm bu gayretin sonunda Haliç yarışmasından kazandığımız ödülün heyecanı, alkışlanmak tebrik edilmek çok güzeldi, hepsi için minnettarım sana..




Geleceği düşünmeksizin tebessüm ettirdiğin son günlermiş bunlar, 22 yaşım. Aylar önce sorduğum ne yapacağız sorusu artık cevaplanmak için çırpınırken, senin bana yardım etmeyişin halen daha aklımda. Sokağa yapayalnız bırakılan bir çocuğun gözyaşlarıyla dünyasını ıslattığı ilk gecesi gibi uçurumun kenarında rüzgarın itmesini bekleyen bir garibin ölümü arzulayan ruhu gibiydim ve sen yanımda değildin.





Yaşama sevincimi elimden almıştın. Gelecek artık benim için yalnızlık, gereksiz varoluş, bayat bir yaşantıdan başka bir şey değildi ve sen de buna müsaade etmiştin. 22 yaşındaydım ve işe yaramaz bir adamın tekiydim. Beni ilk önce çevremdekilerle savaştırdın sonra kendimle. Sana bir şey söyleyeyim mi? Sen iflah olmaz bencilin tekiydin. Senden sonraki yaşları görmemen için ölüm arzusuyla doldurdun beni. Bir kez öpüştürebilseydin, dünyamı solduracaktın ama yapamadın, bir gençlik ölümü arzusu bıraktın ben de bir de yaşanmamışlıklar.





Kendime yıllar önce daha henüz sen yokken verdiğim bir söz vardı biliyor musun 22. yaşım? Sana kavuştuğumda artık kendi ayaklarımın üstünde duracaktım. Bedeli ne olursa olsun bunu yapmaya yemin etmiştim. Ve zamanı gelmişti artık..


Dehşetli bir kaygıyla o ıstırap dolu günlere, meçhul yarınlara uyanacağımı bilmeden İstanbul yolculuğu yeniden başlamıştı. Elimde diploması 5 para etmeyen bir mesleğim bir de farkındalığım vardı ama asla ve asla birine kölelik yapmayacaktım. Her şeyi göz aldığımı en iyi sen biliyorsun




Günlerce süren bir tasarım örgüsünün ardından İstanbul'da olan tüm mimarlık ofislere bin bir hevesle attığım portfolyomun tüm sayfalarını ezberlemiştim biliyor musun? Ama tabi sen hevesimi kursağımda bıraktığın için kimse göremedi. Sahi Issue'yi Türkiye'de neden yasakladın? Ben bir iş bulamayayım diye mi?


Uykularımı haram, göz pınarlımı kurak, hayatımı mahvettin 22. yaşım. Duvarları yumrukladığım günlerim oldu, isyan ettiğim, ölmeyi en çok istediğim zamanları tattırdın bana. Daha ne kadar düşebilirim ki dediğim her an, bir tekme daha attın. Düşecek yer kalmayınca da evime ocağıma incir ağacı diktin, gözümün yaşına bakmadan üzerimde tepindin.


Yere göğe sığmam kulumun kalbine sığarım diyen Rabbime, "Neden Beni Sevmedin" diye sordurttun. Seni asla unutmayacağım.




Seninleyken, Kadir'in okumadan favladığı, Dayı'nın okusa da anlamadığı, Emin'in sonra okuyacağım deyip bin bir zorlamamla okuduğu 12 yazı yazmışım. Ah benim dertli derdim, hep seni anlattım ama kimse anlamadı..


Yazar, okuyucusuyla kavgasını sürdürmeye devam etse de artık yorulduğunu hissediyordu. Yazılarının içeriği anlamak yerine kelime veya paragraf dizelerinin akıcılığını beğenme gafletine düştükleri için suçluyordu onları. İnsanların bu kadar kötü ve vurdum duymaz olabilme ihtimali aklının bir köşesinde derin bir ıstırapla doğuyordu, her yazısından sonra boy göstererek hem de. Bir bakıma haklıydı da. Örneğin yalnızlığından dem vurduğu zamanlarda "Ali yine harika yazmışsın" isyan ettiği zamanlarda "Her geçen gün daha güzelini yazıyorsun" tarzında yorumlar alıyordu. Neden kimse nasılsın diye sormuyordu? İnsanlar neden bu kadar acımasız ve duygusuzdu? 

Tamam tamam. Nankörlük etmiyorum. Beni yerin dibine soktuktan sonra elimden tutan da yalnızca sen oldun. Ama söylemeliyim ki kolay yoldan yapmadın bunu. İlk önce varımı yoğumu elimden alıp meteliksiz bıraktırdın sonra 5 kuruş için ite köpeğe muhtaç ettin. Ayak işleri yaptırttın.



Bugünlere gelebilmem için bunların olması gerekiyormuş ve sen de böyle yapmışsın. Hani şu ilk satışımızın olduğu günü hatırlıyor musun, art arda gelmişti de bu kez sevinçten dökülmüştü göz yaşlarım. Bir daha ne zaman böyle bir sevinci yaşayabilirim bilmiyorum. Senin sayende kendime verdiğim sözü seninle tuttum ben.


Maaşlı bir işe girmek için çırpınırken maaş veren birisi yaptın beni.


Tüm büyük konuşmalarımın tek şahidi sensin. 1 ay oldu mu en sonuncusundan bu yana? Hani şu Emin'in "Dağa yeni rampalar yapmışlar" deyişine "Biz bu mecraya yıllarımız verdik, sizin korktuğunu yerleri biz tek kayak kayıyoruz" demiştim ya ondan bahsediyorum. Yıllardır kaydığımı, milli takımda yarıştığımı en iyi sen biliyorsun, tüm bunlara rağmen nasıl bir kazaydı o öyle? Sana veda edemeyeceğim diye çok korktum biliyor musun? Bana bu korkuyu yaşattıktan hemen sonra günlerce hastanelere düşürmene ne demeli peki? Gitmeden önce son bir anı mı bırakmak istedin. Merak etme daha önce de söyledim ya seni asla unutmayacağım



Ben sanıyordum ki dünyada tadacağım en büyük mutluluk, ölümle sevişmek olacaktı ancak harcım değilmiş gizliden bir yar sevmek..



İşte böyle 22. yaşım. Bir ramazan gününde tanıdım seni bir ramazan gününde veda ediyorum. Bu yılın en sevdiğim karesiyle uğurluyorum seni. Yüzümde tebessüm, yüreğimde seninle yaşadıklarım var, kendine iyi bak..



İnşallah;

23. yaşım senin kadar acımasız ve gaddar olmaz,

Kaderim gayretime aşık olur ve hayır kapıları ardı ardına açılır,

Güzel insanlarla, güzel yerlerde, hayata geç kalmadan karşılaşırım,

Keşkelerim iyi kilerim, sen de hayatımın en güzel yıllarından biri olursun.


Doğum günün kutlu olsun Ali🎈, ben seni çok seviyorum, yarın öbür günün gelmesini beklemeden seviyorum hem de. Aynada bana bakmıyorsun ama yine de seviyorum. Yüzünü gördüğümde sana ne kadar kızsam da unutuyorum her şeyi, sevgin ağır basıyor. Beni kendinden mahrum etme olur mu?



251 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yarım Kalmak

bottom of page