Her şey tamam olduğunda, yarım kalan her ne varsa onun yokluğu var oluyor. Büyüyor büyüyor sevinçlerinin kucağına doğuyor bazen, hüzün dolu anlarda tebessümün oluyor sonra. Her ne olursa olsun, her ne yaşanırsa yaşansın, her kim olursan ol seninle birlikte kalıyor. Giden bir parça koparıyor benliğinden, sen acınla kalıyorsun uluorta öylece, sokağın büyüttüğü bir çocuk gibi;
sen, paramparça olmuş bedenin ve yarım kaldığınla..
Gecenin tam 3 ünde yine aynı karın ağrısıyla kıvranırken buldum kendimi. Hayal meyal bir anı, belki de kendimi kandırıp inandırdığım sonra da gerçekliğine inandığım her neyse onun üzerine yeminler ederek acı çektiğim bir hayal..
Bir huzursuzluk içimde, çektiğim tüm la havlelerden daha büyük. Bir veda hüznü sarmış benliğimi karşımda palandöken tüm heybetiyle, vakitlerden ayaz. Sonrasında kem gözlerden taklalar atmış, darbeler yemiş en sonunda hurdaya dönmüş bir araba, içinde sevinçler gülüşler, bazen de küsüşler.. Yaşanan tüm anılarla beraber kapısı son kez kapanıyor. Hava soğuk, içim buruk. Kaburgalarını birbirine geçirecek kadar; sımsıkıya sarıp sarmalağım ama yine de doyamadığım bir çehre.
-Vedalara alışık değilim, nasıl olur bilmiyorum,
-Veda her neyse tanışmadım bu yaşıma dek.
Gözyaşı al yanakları ıslatıyor, içimi yakıp kavuran ateş ellerimde son kez parlıyor. Son kez bakıyorum deniz derya o gözlere.
-Haydi artık git veda vakti,
Kalıyorum, derin bir iç çekişiyle sanki olacaklardan haberdar bir tavırla
-Vakit ne çabuk geçiyor değil mi?
-Zahirde görünen öyle, gerçek ise aynalarda vuku buluyor.
"ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.."
30.10.2022
Büyük iddiaların adamıyım ben; kadri büyük sözlerin, acı kahkahaların, sarsıcı yanılgıların ve hayal kırıklıklarının..
Sözgelimi, SBS'den çıktığım gün Erzurum'u yakacağım, diye söylenmiştim akademi halısahanın önünde şimdi görüşmediğim ortaokuldaki en yakın arkadaşlarımla yürürken. 15 yaşındaydım ve neden bunu yapmam gerektiğini kendime inandırmıştım bilmiyorum.
O gün gelmiş çatmış sınavdan çıkıp, sahibi arkadaşımız olan şamata kafede bowling oynamıştık. Sonrasında elimde tek çakımda yanan clipper marka bir çakmak geçmiş, bir kibrit çöpü bile yakamamıştım.
Bir diğeri, üniversite sınavından çıktıktan sonra Cumhuriyet Caddesi'nde, ellerim cebimde aklımda hiçbir düşünce olmadan hem de günlerce yürüyeceğim, Erzincankapı'da Cankardeşler'e gidip dayılarla film izleyecek, ha bir de çözdüğüm bütün kitapları bir yere toplayıp yakacağım, demiştim Kadir'e her gün yürüdüğümüz yurt yolunda.
Sınav bitmiş, ellerim cebimde, kafamda rahat düşüncelerle, günlerce olmasa da 5 6 kez turlayarak caddeyi Cankardeşler'de soluklanmıştım. Gıcırdayan ahşap merdivenleri tek tek adımlayarak, kahvenin en üst katında film izlemeyi kendine görev edinmiş dayıları kafamla selamlayarak oturmuştum bir iskemleye. Biraz film izlemiş ama hayallerimdeki gibi olmadını anlayınca kalkmıştım.
O günden sonra ne bir daha Cankardeşler'e gittim ne de caddeyi o rahatlıkta turladım.
Velhasıl bir kez daha anladım ki;
O gün bugündü. Ben sanıyordum ki;
ölümden korkan herkesin, ölmeyi dilediği bir gece vardır ve benimki de o günün akşamı olacak.
Ama olmadı, elinde sonunda olacak olanı, geç mi erken mi olduğunu önemsemden öğrendim.
İlk önce ne tepki vereceğimi bilemediğimden, biraz da merak içerisinde, yarım kalan günlük işlerimi yaptım. Sonra sıkılıp, bir şeyler yazmak için defterimi çıkardım ama kapağını bile açmadım. Yüzde 300 zam yapmak isteyen ev sahibine küfrettim, litrelik suyumu içip dünden kalan, kabarmayan havuçlu kekimi yedim. Camdan yansıyan görüntüme bakıp güldüm, üzerimdeki hırkayı bir daha giymemek üzere çıkardım.
Lan ağlayacaksan ağla, küfredeceksen küfret ama bir şey yap Allah'ını seviyorsan bir şey yap çocuk..
-Ne yapayım lan, iddialı sözler söyleyip seni mi kandırayım cam bardakları avucunda mı parçalayayım, sen söyle
Bir gün bunu yaşayacağımı biliyordum ama sonrasında ne olacağını hiç tahmin bile edemedim.
Veda nedir bilmiyordum ya öğrenilecek bir şey olmadığını anladım. Hem de elimde tek çakımda olmasa da yineleyince yanan bir çakmağın artık bakınca artık mutluluk vermeyen bir vesikalıkla girdiği keşmekeşliğiyle.
Yarım kalmışlığım, sokak çocukluğum, iddialı sözlerim ve hayal kırıklıklarım küllerle uçup gitti.
Zamanı gelmiş; zamanla gelmiş, olan olmuş.
Bir defter açılmış, bir sayfa karalanmış, bir yazı alevlerle küllenmiş.
15.11.2022
Daha önce bir yazımı okuduysanız bilirsiniz, bir fon eşliğinde yazabiliyorum ama bu yazı öylesine dağınık, öylesine karmaşık oldu ki ben bile hangisiyle yazmam gerektiğine karar veremedim. Bir şarkı bırakacağım ama şimdi burayı, çok sevdiğim bir film son sahnesinden artık bunu duyunca da aklınıza gelirim belki. Hatırlanmak güzeldir ne de olsa,
Şimdi biraz hastayım, biraz da yorgun. Bu da böyle bir hikaye
Hayat bu işte, ne senden ibaret ne de sensiz. İnsanın o büyük yeminlerini hiçe saysa da, o büyük yeminle çıkılan yola kırmızı halı seriyor bazen. Vardır bir plan vardır bir senaryo unutmamak lazım. Diyeceğim hayat bu işte, yeminler de edersin kararlar da alırsın, gözün karadır, her heri yakar yıkarsın, senin o deli kuvvetine kimsenin gücü yetmez sanarsın. Ama unutma! Bunu belki de evde duvarların arasında ya da bir ıssız sessiz bir yolda alırsın. Kalabalık bir meydana çıkınca bak. Çok kişide göremezsin ama bazılarının gözünde de vardır sende ki o ateşten. Unutma! Bu dünyada tek değilsin bazılarındaki ateş değil koca bir yangındır. Bu dünyada tek değilsin hep büyük harflerle konuşulmaz, istikamet belirlenir o yolda yürünür sağa sola çarpa çarpa. Hayat büyük…