top of page
  • Yazarın fotoÄŸrafıAli TavlaÅŸoÄŸlu

Yarım Kalan Hikayeler

Güncelleme tarihi: 7 May 2022

Merhaba içimdeki çığlığı merak edip bunları okuyan zat, bu yazıdaki hikayaler farklı zaman dilimlerinde yaşanıp farklı yerlerde yazıldı. Bazıları namahrem olarak kabul edilip eksik paylaşıldı bazıları yazılmadan kalem bıraktırdı ama hepsi yarım kaldı. Bugün üst kısımda bulunan Elgajiye fon müziği eşliğinde bir araya getirildi eğer hissettiklerimi sen de yaşamak istiyorsan, müzik eşliğinde okumanı öneririm keyifli okumalar..


İçimden böyle geldi; gerçekleşmeyen hayallerin şerefine..


 

25 Temmuz 2021

"İçerisinde Hamza Hüznü Barındıran Uhud"

Kürkçü dükkanına hoş geldin Ali, amel defterine 61 gün daha ekledin haberin olsun. Ömrün ne kadar olacak bilinmez ancak ömrünün sonuna kadar da ödesen kefaretlerin bitmeyecek bilmiş ol telkiniyle başlıyorum bu yazıya.


Yazıyorum, İçimden gelenler bunlar diye, kimse okumuyor, ben yazıyorum okuyanlar da anlamıyor ben yine yazıyorum anlamayanlara derdimi anlatıyorum anlamıyorlar ben yine yazıyorum sonra, sonra içim ağlamakla doluyor.


Ulan diyorum Ali, senin gönlün dağ gibi lan, öyle bir dağ ki: içerisinde Hamza hüznü barındıran Uhud gibi..


-

-

-


Niye böylesin diyorlar, neden geçmişinle yaşamak zorundaymış gibi davranıyorsun? Bırak kurtul artık şu illetten. Yok şu yaşta böyleydim, yok bu yılda şunu yapmıştım, öyleydi böyleydi. Yetmedi mi, anlayamadın mı halen daha savaşmanın bir anlamı yok: sen kaybetmek için varolmuşsun. Varlığın kayıp senin..




 

17 AÄŸustos 2021

"Ä°tiraf"




Aydınlanmalar, söylenmesi zor şeyleri söyleyebildiğinizde başlarmış. Ben şimdi, kendime eziyet eden kendimle baş başa bırakarak, aydınlanmak üzere, kendime bir şeyler itiraf edeceğim;


Bunu yapmadan önce kendimden tiksinerek, yaşadığım her şey için kendimi suçlayıp yeterince nefret etmekle başlıyorum. Çünkü insan bir şeyden yeterince nefret edip onu yeterince suçlarsa eğer yaptıklarının bir sebebi olduğunu anlar. Bu suçlarını aklamaz ancak açıklar..


Tüm yaptıklarımı anlayacak kadar kendime zaman tanıdıktan sonra, göz yaşlarımı gönlümdeki çiçekleri büyütecek kadar akıttığımı idrak ettim. Artık yeterince nefret etmiştim kendimden.


Kendimi sevmediğim için kendime çok üzüldüm ve bu yüzden acıyıp kıyamam dedim. Bu hayatta, başından sonuna dek kendimle birlikte yaşayacağımı anladığım için kendimle yaşamanın yollarını aramaya başladım bu kez; kızmadan, korkmadan ve kırmadan..


İnsan birini anlayınca sevmeye başlıyor. İnsan kendini sevmeye başlayınca; hayata sımsıkı tutulmak için bir nedeni oluyor. Göğsünü gererek ben de yaşayorum lan diye bağıracak güce erişiyor. Ve insan kendisini sevdiği zaman dünya başka bir güzel oluyor.



 

26 Eylül 2021

"Allah'tan Belanı İstemek"


Ne yapıyorum lan ben, yaşıyor muyum, mutlu muyum, huzurlu muyum?


Bambaşka bir cümleyle giriş yapacaktım, bambaşka hadiseler anlatacaktım ve her şey bambaşka olacaktı ama olmadı hava karardı, gök yarıldı, bulutlar ağladı. Hiçbir sebebi olmasa bile, insanı duvardan duvara vuracak bir tını eşliğinde kalem ele alındı. Kaçarı yok yazılacaktı tüm bunlar, içimden bunlar geldi ve yazıldı.


Her şey bambaşka olabilirdi ama olmadı.


En son içimi döktüğümde doğum günümmüş 4 aydır yazmıyorum anlayacağınız, birkaç kez yeltensemde olmadı. Ne yani bunca zamandır mutlu muydun diyenler olacaktır diğer yazılarımı takip edenler, ben de bilmiyorum. Başımdan birtakım olaylar geçti geçmesine de niye bu kadar birikti, neydi dindiren hislerimi, inanın bilmiyorum. Ancak taşıran şeyin ne olduğunu farkındayım, zaman ve belirsizlik. Şimdi biraz ordan biraz burdan diyerek başlıyorum. Sonu nasıl olur bilmiyorum bugün de böyle olsun içimden gelenler..


Hayatın Akışı


İnsanlar hayatlarını sıralı yaşaması zorunlu bir kuralmış gibi gelirdi küçükken. Doğar, yürür, konuşur 7 yaşına gelir okula gider. İlk okul orta okul derken liseye gelir. 18 dedi mi üniversiteli olur hem de farklı bir şehirde. Kendi şehrinde üniversite mi okunur lan bu ne biçim hayat!



22 yaşa basınca alır eline diplomasını doğrudan askere. Paşalar gibi mi yapar mı bilinmez ama paşalarla dolu hikayeleriyle gelir baba evine. Hiç vakit kaybetmeden işe girilir artık her şey tamamına ermiştir. Hayattaki her eşik bu an içindir; evlilik.


Varsa birisi, söz nişan yoksa anneden dünya güzeli bir eş beklenir. Anne de dünden razıdır. Sorar, soruşturur, en güzelini beğenir; ailemize yakışır asalet bu kızdır der, hayat meşgalesi denen savrulma burada sonlanır.


Yaş en geç 27 der gerisi teferruatta girer. Sonra başkalarının hayatı yaşanmaya başlar insan, bir yanda çocukları doğar, bir yanda yanında büyüdükleri ölür. Yakıştıramasa da kendine bazen kendi bile ölür.




Hayat meşgalesinde 23. Yılım, her şey diplomayı alana kadar tıkırındayken askerliği erteledim, gönül işleri uzun zamandır yok zaten. İş dersen, en iyisi onu uzun uzadıya avazım çıktığı kadar yazarak anlatayım..



YaÅŸam


Merhaba, ben Ali. Ali kimdir ne yapar diye bir önceki yazımda anlatmıştım, yaşadıkça yeni farkındalıklarım oldu biraz onlardan bahsetmek isterim.


Her insanın ömründe saç beyazlatacak birileri vardır, karamsarlığın vücut bulmuş hali hani. Ettiği isyan, şeytanı dahi kıskandıracak kudrette olan, hayat enerjini iliklerine kadar sömüren. Benim hisseme de kendim düşmüşüm. Kendimi, kemire kemire bitirdim, yok ettim. Dengesiz ruh hallerimle ne istediğini bilmeden; sürekli bir mutsuzluk arzusu ve vurdumduymazlıkla karanlığa savruldum.


2020 haziran ayında çok sevdiğim(!) okulumdan yüksek onurla mezun oldum. Bugüne kadar ne işe yaradı diye soracaksanız bu yazının içinde belirtmekten başka bir hayrını görmedim. Göreceğimi de sanmıyorum. Karamsarlık demiştim ya işte tam da bundan bahsediyordum. Okulu yüksek bir dereceyle bitirmiş beğendiremiyoruz beyfendiye.


Hocanın yanıdan birkaç ay daha çalıştıktan sonra eve döndüm. Ne kadar kaldığımı bilmiyorum ama yediğim bir lokma ekmeğin zıkkımın kökü olduğunu hissettiğim an İstanbul'a geri döndüm. Hayat o zaman başkalaştı benim için. Gururum ilk kez ayaklar altına alındı ve dibin dibinde kaybolmayı o zaman öğrendim. Yaşamak, ne menem şeysin sen!


 

5 Kasım 2021

"Fakirlik"


Boşluğun içerisinde kaybolduğumu hissederken, aniden uzak bir yol gözüktü haneme. Aklımda yine aynı soru. Sahi ne zaman son bulacak bu sorgu, ne zaman cevaplayacak bu düşünce: ben evden gidiyor muydum yoksa evime dönüyor mu?


İnsan, ait olmadığını hissettiği yerin yabancısıdır derler, biliyor musun kendime bile yabancıyım ben. Ait değilim bu dünyaya, hiç olmadım, hissedemedim. Aynada gördüğü simaya inandıramadım gözlerimi. Hissettiği kalplerle beraber atmasına güç yetiremedim kalbimi. Sevdiremedim ağzımdan çıkan sözlerle bir türlü kendimi.


Sevmek demişken, ben hiç sevemedim. Kendimi dahi sevemedim.


Her defasında bir parçamı daha kazıdığım bu şehir, yüreğimdeki ateşi dindirecek bir soğuk esintiyle karşıladı bu kez beni. Bu şehirde tattım tarif edemediğim bu acıyı. Sevdamın izlerini her sokağında barındırıp beni yalnız bir başıma bırakan bu şehirde anladım fakirliğin ne demek olduğunu..


Fakirlik kuru ekmeğe muhtaç kalmak değil etrafında seni sevcek bir çift göz bulamamakmış anladım.


 

27 Mart 2022

"Ben de isterim"


Tavanın seyriyle bilinmezliğin girdabına girmek için güzel, uyumak için geç bir saat.


Bazen mana, konuşulunca bazen dinlenince, bazen göz göze bakınca, bazen yazınca bazen de susunca anlaşılır. Şimdi yazmakla anlatmayı hasbihal edeceğim, edebildiğim kadar.


"Ben nasıl yanıt vermeliyim bilmiyorum"


Bu kaçamak cevap, yüzleşmemek için yeterli her şeyle. Ne de olsa bir bahane ardında yaşamak, ağır bir taşın altına elini koymaktan daha kolay..


Kim istemez ki? Ben de isterim tabi ki


Sağanak bir yağmurda sığınılan, göğsü denizden büyük bir liman olmayı, Bükülen tüm başlara ev sahipliği yapacak geniş omuzlarımın olmasını, sitem eden her gönlü saracak güçlü ama bir o kadar da naif kollarımın yaşamla buluşturmasını isterdim ben de.


 

2 Mayıs 2022

"Değersiz Hissetmek için Değerli bir Gün"


Sadece İçimden gelenleri yazdığım bu sayfada bugün, kendimi yıllar önce mutlak suretle yerine getirmem gereken bir görevin (yaşadığım değerli anları yazmak) müsebbibi tayin ederek istemeye istemeye, belki biraz da zorlayarak 23 yaşıma dair bir şeyler yazmayı deneyeceğim.


Henüz kaybetmemişim yaşama sevincimi, ümidimi yitirmemişim sevdaya dahi. Biliyorum, bir gün bahar gelecek benliğime, toprağım bereketlenecek, çiçeklerim yeşerecek kuşlar konacak yüreğime. Değerim anlaşılacak yüzlerde, işte o zaman gözlerim mutluluk için ıslatacak yanaklarımı, kalbim yeniden hissedecek varlığını, keşkelerim iyikiler olacak.


Şükür için kalkacak ellerim semaya, yaşamaya yemin edeceğim. Ben de hatırlandım bu dünyada bir gün de olsa ben de sevildim diyeceğim..


23. yaşıma veda


Değersiz hissetmek için Değerli bir gün..


 

7 Mayıs 2022

"Kalmak Zor, çok Zor"




Hüseyin, Ankara'ya taşınıyor..

202 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yarım Kalmak

bottom of page